Lütfen kullanıcı adını ve şifreni gir!
Lütfen kullanıcı adını ve şifreni gir!
Merhaba değerli forumdaşlarım,
Çok fazla bölüm olduğu için artık önceki bölüm linki koymayacağım.
1.- 2. bölüm diye araştırın, bulursunuz.
Oley, yeni bir grup. Gerçi pek iyi karşılanmadım ama...
A.J adlı kadının silahını indirdikten sonra grupdakileri daha iyi görebildim. Eh, tabii onlara öküzün trene baktığı gibi bakınca kendilerini tanıtma ihtiyacı duydular. A.J ve Steven dışında gruptakiler şunlardı:
Meksikalı gibi görünen, hafif kilolu ve heybetli bir erkek: Morales
Aynı hip-hopçu görünümüne sahip olan ve bu görünümü Yankees şapkasıyla tamamlayan zenci: Douglas
Douglas'ın karısı ve bayan versiyonu: Jacqui
Şu ana dek tanıştıklarım bunlardı. Ve birisi daha var gibiydi.
Varmış.
Tam ben "Haydi, gidelim buradan" diyecekken çatıdan birkaç keskin nişancı tüfeği sesi geldi.
Koşarak çatıya çıktık ve resmen suçluları andıran başka bir tiple daha karşılaştım. Monroe.
Adam keldi ve tek elinde bir M-40 taşıyordu. Silah sesinin nedenini ise sonradan anladım. Ne mi?
Adamın kafayı sıyırmış olması. Durduk yere sokaktaki kurtadamlara ateş etmiş ve binlercesini binanın etrafına toplamıştı.
Geldiğimizi duyunca arkasına döndü ve ilk beni gördü.
- Vay vay vay, dedi. Hapishanede yeni et var. Ne oldu şerif, bizi sorgulamaya mı geldin?
Evet, galiba adam onlarca kez hapse girmişti. Ancak laubali tavırları çok canımı sıkmıştı. İlk önce A.J 'e dadandı:
- Ooo, merhaba güzelim. Ne haber?
A.J sıkkın bir tavırla Monroe'nın omzuna koyduğu eli itti ve uzaklaştı.
Sıra Morales'e geldi:
- Hey, hombre. ¿Qué hay de su esposa y su hija están haciendo? Usted dice hola más. Adiós. (Merhaba, adamım. Karınla kızın ne yapıyor? Selamımı söylersin artık. Görüşürüz.)
Morales'in sırtına bir tane indirdi ve son kurbanının yanına gitti, Douglas.
- Vay, çikolatam benim, ne haber? Zimmermann davasında gelişme oldu mu? He he he...
Bu ve bunlar gibi yüzlerce şey söyledi. Ancak son sözü ırkçılığın tam içinden olunca tepemin tası attı ve adamın suratına bir yumruk indirdim. Yerde bayağı bir süre burnunu tutarak yattı ama sonra bir anda kalktı. Boksçu gibi bir pozisyon aldı. Adam kendini kendi gözünde fazla büyütmüş. İlk yumruğunu tutup bir sol kroşeyle dersini verdim.
Dövüşmeyeli bayağı olmuş. Adam kısa sürede toparlandı. Yumruklar, kroşeler, aparkatlar... Sonunda bu boks maçı araya Morales ve Douglas'ın girdiği bir meydan savaşına döndü.
Morales ve Douglas her ne kadar ayırmaya çalışsa da, kavgayı gerçek anlamda bitiren Steven oldu. Bir anda bağırdı:
"Beyler!!! Kurtlar çatıya tırmanıyor!"
Steven bunu söylemeden önce ben Monroe'ya bayağı ağır bir tekme atmıştım. Bu yüzden hala yerde yatıyordu. Eh bunu duyunca panik olduk ve o karmaşanın içinde Monroe'yu yerde yatar bir vaziyette unuttuk.
Aşağıya doğru panikle koşuştururken Monroe kimsenin aklına gelmedi. Sonra güvenli bir yere indik ve tam o anda aklıma Monroe geldi. Tam yukarı çıkıp kurtarayım diye düşündüm ama iş işten geçmiş, kurtadamlar binanın içerisine dalıp kükremeye başlamışlardı.
İşte o an, Monroe'yu boşverip buradan nasıl çıkacağımızı düşünmeye başladık. Sığındığımız yer kanalizasyon borularının lağıma geçtiği yerdi. Kötü bir kokunun ve iğrenç bir görüntünün birarada olduğu yerden bahsediyorum.
"Dostlar, her ne kadar iğrenç olsa da bu yoldan gitmeliyiz." dedim.
"Sakın ha," dedi Steven, "denedik, ama inansan da inanmasan da resmen evrim geçirmiş lağım fareleri var."
Vay arkadaş. Evrim geçirmiş lağım fareleri.
-Eee, dedi Jacqui, Plan ne?
Tam umudumu kaybetmişken bu bölgenin aynı zamanda garaja bağlı olduğunu gördüm.
" Bu bölge aynı zamanda garaja bağlı, garajda ne var, ne yok öğrenelim, ona göre bir plan buluruz." dedim.
Garaja girdiğimizde ilk başta umudumu kaybetmiştim. İçeride bir dondurma kamyonu ve Ford Mustang dışında bir şey yoktu.
Ancak saksıyı çalıştırınca mükemmel bir plan buldum.
"Vuhu, bebek. Buradan çıkıyoruz! dedim. Bir plan buldum!"
Kurtların Yükselişi 6. Bölüm: Şerifin Firarı
Yorumlarınızı ve düşüncelerinizi esirgemezseniz sevinirim.
Esen kalın
